23 Nisan 2012 Pazartesi

Sahibinden Acil Satılık 'Kalp'.

Sizce Aşk nedir?Hayatın en bezgin,en yorucu anı mı,Onu düşündüğünüzde midenize amansız saplanan bıçaklar mı,karşındaki sana bişeyler anlatırken sen onu düşünürsün de gözünden düşen engellenemeyen göz yaşı mı,aklınıza gelen orta okul ya da lisedeki ayarsız sevgileriniz mi,Sevgilinin çarpık bacaklarını sutun gibi görmek mi,Aşk acı mı mutluluk mu?Herkese göre türlü türlüdür aşk.Kimine göre en güzel kıyafetini giymiş,en güzel kokusunu sürmüş,saçlarını özenle taramış bir genç iken,kimine göre gördüğünde konuşmak istemediğin,yüzünü çevirdiğin,her baktığında milyon tane şey hatırlatıp ondan bakışları kaçırılan komşu mu?Dediğim gibi kişiden kişiye,zamandan zamana,şehirden şehre değişir aşk.Ben hayatımda hep çok sevdim,aslında birini sevmeyi sevdim sanırım.Sorgusuz sualsiz bağlanmak,onun yanında kendini anne-baba yanındaymış gibi rahat ve emin hissetmek bana aşktan daha çekici geldi hep.Çünkü Aşk bağlanmaktır,Aşk süründürür,olmayacağını bilsen de hep Olacak dedirtir Aşk,insana 'Asla yapmam' dediklerini yaptırır ya belki de bunlardan korktuğumdan bilmiyorum tam sebebini ama ben hiç Aşık olmadım,olamadım.Belki de Aşık olacak kadar açmadım kendimi birine.Pişman değilim bir gün bir yerlerde o kişi beni bekliyor biliyorum.Aceleye gerek yok,hani aşkın yaşı yoktu hı?:)Madem Aşkın yaşı mevzusu açıldı aklıma gelmişken değineyim.Eskiden Hatıra defterleri,anket defterleri falan vardı.Elimde şuanda Tarihi 1996'yı gösteren bir anket defteri var.Muhtemelen bir yılbaşı çekilişinde sınıf arkadaşlarımdan biri almıştı ya da doğum günü hediyelerinden biriydi tam hatırlamıyorum ama yazanlar gerçekten düşündürücü:)Yaşıtlarım o zamandan Aşık olmuş ya.'Hiç Aşık Oldunuz mu?' kısmına 'Onu gördüğümde Kalbim çok hızlı çarpıyor,bunun adı Aşk dedi Gözde' yazmış bir Arkadaşım:)Gözde'ye de bak sen bacak kadar boyuyla Aşık olmuş da bir de ismini vermeyeceğim arkadaşıma akıl veriyor.Lan daha ilkokul 3'e gidiyorsun ne Aşkı be :)Olmuş işte haspam ne yapsın.İlkokul ve Ortaokulda Aşk yok bence ya tamam birinden etkilenirsin falan da o Aşk değil yani,Eğer o zamankiler de Aşksa ben İlkokulda çok Aşık oldum yani:D Ortaokulda tam ergen bunalımlarındayken Platonik Aşklarımı ben bile unuttum,her hafta birinden hoşlanıp ona Aşık oldum sanırdım.Acele etmişim baya:D Lisede daha seçici oldum yani en azından her göz göze geldiğimden hoşlanmadım:D EEee büyüdük herhalde.Lise Son'da İlk defa birini hayatıma alabilirim artık dediğimde nereden bilecektim ki o Adamla yıllar yıllar beraber büyüyeceğimizi.Halbuki ben çok ısrar etmişti diye tamam bir çay içelim demiştim:D Kızlar kıssadan hisseye içinde ışık görmediğiniz bir ilişki bile hayatınıza mal olacak bir hikaye olabilir.Dikkatli olun.Bu yaşımda acıyla öğrendiğim diğer bir şey de NEDEN KÜÇÜCÜK BİR GERÇEĞİ BİLE ÖĞRENMEK İÇİN BUNCA YIL BEKLEDİĞİ İNSANIN?Cevap basit:HAYAT HER ŞEYİ BİR KEREDE ÖĞRETMİYOR çünkü.Hayat ders verirken en zayıf anımızı kolluyor bence ki bu hiç adil değil.İsyeeeaannnnn(Halil Sezai'yi saygısızca anıyorum) İnsan Aşık olunca paylaşmak ister,bu Aşk mı değilse ne kardeşim diye adını koymak için can atar.Bunu tespit edecek en iyi kişi Aşık olduğuna inandığınız arkadaşınızdır.Bence bu doğru bir şey değil.Aşkınızı herkesle paylaşmak zorunda değilsiniz,herkesle konuşmayın yani.Ben hayatımda bu hatayı yaptım sanırım.Aşk siyaset gibidir,Aşk dini görüş gibidir çünkü;herkesle konuşulmaz,tartışılmaz unutmayın. Bazen de düşünüyorum da insanların Koskoca şehirlerde koşturacak o kadar çok şeyi,düşünecek onca derdi tasası varken Aşık olmak çok lüks gibi geliyor bana.'Of şimdi ben o adamla beraber olsam kesin aşık olurum','sonra o benden ayrılır ya da ben ondan ayrılırım canım yanar','ilişki içinde neden aramadın yok neredeydin falan hiç kasmaya gerek yok ben bulaşmayayım bu işe'.....deniyor bence bunlar,hatta normal bile karşılarım ben tam içindeyken bu anlattığım hayatın.Aşka üşeniyor insan şaka gibi.Aşkı da geçtim çoğu zaman Hayata üşeniyoruz,yaşamaktan üşeniyoruz.Ne yazık ne acı ya..Bazıları da vardır Aşk da Aşk diye delirmiştir.O kadar belli ki ne istediği,O AŞK 'ı değil kendine AŞIK edecek birini ister.Ne kadar güzel;aşık ettin karşındakini ne olacak şimdi sen Aşık değilsin ama...Hayatta her şey karşılıklı,Aşk da öyle.Karşılık yoksa nasıl aşk bu dersin ki.Bu bencil davranışla mutlu değil huzursuz olursun hayatın boyunca.Başka bir konuya geçelim.Mesela bir ilişkiyi bitirmek..Neden bir ilişkiye son verilir ki?İstekler,arzular,hayaller bambaşka olmuştur tabi akla gelen ilk şeyler bunlar.Ya da artık sevmiyordur seni.Halbuki sen köpek gibi seviyorsun 'Nasıl yani ya,bu imkansız'dersin.Bazen de Eyvallah bitmesi şarttı zaten deyip sessizce köşene çekilirsin.Ama bir de sebepsiz olanlar vardır ki bahaneleri en can yakan onlardır işte.Sevdim sandım,o sen sandım,sen benim hayatıma girmeyi hak etmeyecek kadar temizsin.Bla bla..Gereksiz milyon tane bahane sıralarım ben buraya.İlişki biter sonra bitiren 'O' 'ŞEYE' ad koyulur.İlişki bitmeden ismini koyamayacak kadar korkak davranırız çünkü.Sonra biter acı,tuzlu,ekşi,kokusuz,renksiz ve sessiz günler başlar...Önce yüreği fark eder insanın bittiğini,pek kelimeler araya girsin istemez.Sonra gün gelir konuşmak ister ama karşısında kimse bulamaz.Zaman geçmiştir,başka insanlar gelmiştir ama Aşk geçmemiştir.Konuşulacak bir şeyler kaldıysa acele edin,paylaşmak Aşkın %80'idir.AŞK PAYLAŞMAKTIR demişken; Aşk ne değildir bilir misiniz.Aşk köşe bucak öpmek,koklamak,el ele tutuşmak,hep onla vakit geçirmek istemek,gün içinde aklına gelmese de o yastığa başını koyduğunda aklına gelen,bir şarkıda,kokuda aklına gelen değildir.Aşk hiç aklından çıkmayan,her cümleni ona atfettiğin,çayının her yudumunda,her sabah güneşinde,yanında hiç olmasa da hep yanındaymış gibi hissettiğindir.Aşk saygıdır,aşk iyi geceler öpücüğünü uzun tutmaktır,yanında uyurken kolun uyuşsa da o uyanır diye kolunu kıpırdatmamaktır,o seviyor diye nefret ettiğin aşk filmine ikilemeden gitmektir,erkekliğe sığmasa da ona balon almaktır,ayakkabısının bağı çözüldüğünde eğilip bağlamaktır,mizahtır aşk,evinde kendi düzenini oluşturmasına gık çıkarmamaktır,aşk diş macununun ortadan sıkılması sizi sinir etse de yüzünüzde tebessüme sebep olmasıdır,başım ağrıyor dediğinde neyi var diye düşünmekten ilaç iç demeyi unutmaktır,aşk evin anahtarından bir kopya daha yaptırmak,en sevdiğiniz kupayı sizin olduğunu söylemeden bak bunu kullan diyerek ona vermektir,aşk kabullenmektir,keşiftir dünyanın en güzel duygularına,konuşmadan anlaşılmak,teslimiyet ve sizi bir yerlerde bekleyen Kaderdir Aşk.Cemal Süreya'nın dediği gibi 'Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni. Biraz heyecan, biraz da salıncağı 'başkası kapacak' korkusu işte.'Saygılar....

10 Nisan 2012 Salı

Dişi Yakarış

Pek sevgili dostlarım, sizlere mühim haberlerim var. Çok tehlikeli bir hastalığa yakalandım. Üzülmeyin metanetli olun, dua edin benim için bol bol. Hastalığımın ismini pek bileceğinizi sanmıyorum ama yine de genel kültür olsun, eş dost akraba ortamlarında benim de bir arkadaşım o hastalıga yakalanmıştı deyip cık cıklayıp bilgiçlikle kafanızı sallamanız için söylüyorum; YURTDIŞINA ÇIKMAZSA ÖLÜCEK hastalığına yakalandım. Erken teşhis edildi, doktorlar metanetimi korumamı ve bir an önce sakin, okaynus kıyısı bir İngiliz kasabasına yerleşmemi salık verdiler. Ailem ise bu durumun şoku içerisinde hastalığımı kabullenmemekte inatçılar. Hatta böle uydurma durumlarla komik durumlara düştüğümü söylüyor ve içlerindeki acıya rağmen hastalıkların en büyük ilaçı mutluluktur tezinden yola çıkarak bana gül gül ölüyorlar. Tabi annem her anne gibi metanetini sürekli koruyamıyor. Geçen onu tavana bakarak ağlarken gördüm, her ne kadar o göz damlası damlattığını söylesede biliyorum ki o yaşlar elim hastalığımaydı. Gerçi bi ara kardeşcağızım da dayanamadı. Odasında sinir krizi vari birşeyler geçirdi, eminim kulaklığını kedilerin dört parçaya ayırması sadece olayın ört pası için bana söylenmiş bir pembe yalandı. Durum böyleyken böyle işte. Şimdi sayılı günlerimi vadeli mevduatlar, repolar, MDV (böğğğ beni bu hastalığa o mal MDV ler sürükledi zaten), şüpheliler ile cebelleşerek geçiriyorum. Sizden isteğim bu süreçte yanımda olmanız, kah ruhen kah bedenen kah maddiyaten :)(pişkin sırıtış). Hem sizin, yıllardır Cerrahpaşa Hastanesi önünde hasta arkadaşı için kurşun kalem satan, tahminlerime göre 25 yaşında olduğu halde hala lise ögrenciliğinde giydiği üniformayla destekleyen kızdan ne eksiğiniz var. Bakın ne güzel erken teşhis edilmiş bir hastalığım var, ben 2 yıla kadar dayanırım daha, cebelleşirim bu hastalığa yenilmem. Gelin el birliğiyle kurtaralım beni bu amansız hastalığın pençesinden, şu ay parçası suratımın ışığı sönmesin. Her ay atın kenara 20 lira. 2 yıla kadar biriktiririz en temizinden 10 bin TL. Hatta altına yatırırız 15 bin eder o.. Tek görüp görebildiğim yurt dışı İngiltere olduğundan oraya gideyim diyorum. Gitmişken kurslara falan da giderim, kendimi geliştiririm boş durmam. 9 ay bilemedin 1 yıla kalmaz gürbüzcene dönerim yurda. Siz de beni havaalanından karşılarsınız. Çiçekler, çelenkler, güler çoşar eğleniriz falan:))))))Nası içiniz biraz acıdı mı? Etceniz mi yardım heaaa……

3 Nisan 2012 Salı

Yaşayamamışlıklardan Yaşayamamışlık Seç de İzleyelim.

Günler günleri kovalıyor, günler günleri aynen tekrarlıyor.Yoruluyorlar.Yaşamaktan değil,yaşayamamaktan yoruluyorlar...demiş Elif Şafak Aşk isimli kitabında.Nasıl derin nasıl içten bir kitaptır ki eski sevgiliye her seferinde geri dönmek gibiydi o kitaba her zor anımda uzanıp fosforladığım cümlelerini tekrar okumak. Bazen insan her şeye yeniden başlayabilsem,sıfırdan tertemiz sayfalar açsam kendime diyor da yine aynı şeyleri yapacağına öyle emin ki,yerinde saymayı tercih ediyor.Ne yaparsa yapsın insan kendinden kaçamıyor işte.Bir gün özeleştiri yapıyorsunuz şunu bunu yapmayacağım diyorsunuz da kaçınız sözünde duruyor.Arkadaş ben şunu bilirim insan neyi yapmak istemiyorsa onu yapıyor hayatında.Ne acı ki yaptığı işten nefret edip,evde eşe dosta dert yanıp her gün aynı masaya oturan da biziz.Hanginiz yeter ya diyip elindeki hale hazır işi bırakıp hayallerinin peşinden koştu?İstisnalar tabi ki var ama kaçınız elindeki son para ile bir yelken alıp denize açıldı ya da kaçınız elinde fotograf makinanızla sözsüz hikayeler yazdınız.Günler günleri aynen tekrarlıyor kısmı burası işte.Bir çoğumuz buna dur demeyecek sonunda günler yaşanmışlıktan değil yaşayamamışlıktan yorulacak.Hayatta yapmak isteyip de yapamadığım ne çok şey var düşünüyorum da.Mesela ben ana okulda dansçı olmak istiyordum olmadı sonra ilkokulda balerin olacaktım bir anda sporcu oldum gitti narin vücut gitti hayaller,orta okulda ergenlik buhranlarında keman çalmak istedim olmadı,lisede avukat olmak istiyordum o da hayal oldu ben de maliyeci olayım dedim hayaller bombok oldu işte.Şimdi şu yazdığım son cümleye bakıyorum da hayatta hiç istediğim kişi olmamışım ki ben.Yazıyı bitireyim istifamı verip sessiz ege kasabalarından birine taşınacağım.Söz!!!Sadece sosyal yaşantıda değil ilişkilerde de pişmanız hep.Hep bir yaşayamamışlık var .Senelerce uzaktan ilişki yürütürsünüz az dön de bir arkana bak ne yaşadınız.Beraber ağladınız mı,beraber ağaçtan meyve topladınız evde reçel yaptınız mı,sen tatile çıktığında çiçeklerine o baktı mı,ya da arabaya atlayıp kafanıza göre 1 hafta orda burada bir yaşam yaşadınız mı.Onu geçtim birini çok tanımak istersin onla olabilir dersin,her gün görürsün de tanıyamazsın.Birini tanırsın da tanıdım sanırsın.Bu sefer oldu bu adamla çok eğleniyorum hem bayan ruhundan da anlıyor dersin de bu sefer de sarışındır sen esmer seversin olmaz!(insan bahane bulmak isteyince buluyor işte)İlişkileri de geçelim aileye gelelim.Senelerdir uzakta yaşıyorsundur.İlk başlarda bu bambaşka bir duygudur da sonraları yalnızlığında boğulursun.Onlar da olsa ne güzel olurdu o yavan kahvaltı.Babam bayılır dağ çileğine,annem olsa ne de güzel yapardı bu yemeği gibi cümleler sarar etrafını.Yemeği yersin de oturur mideye bir kere.Özleniyor işte her şey yanlızken.Onlarla yaşayamamak da yoruyor bazen.Şuan düşünüyorum da onlardan ayrıldığımda daha 18 yaşımdaydım, bir gün evleneceğim başka bir hayatı yaşarken yine onlarsız olacağım.Al sana bir yaşayamamışlık daha.Of o kadar korkuyorum ki daha fazla devam etmeyeceğim yazıya.Daha fazla yaşayamamışlık kaldıramayacak bu bünye.İbret olsun işte size.Bugün söylemesi gerekenleri söylemeyenler, yarın üzülmemelidirler ya da dün söylenmesi gerekenleri söylemeyen bugün üzülmemelidir.Hal bu ki insanı insan yapan yaptığı tercihlerdir;nasıl başladığı değil nasıl bitirdiğidir.