26 Mart 2012 Pazartesi
HASTAsıyız!
Her şey insanlar için demiş Şebnem Ferah bir şarkısında olduğu gibi.Devamını da şöyle getirmiş:her şey insanlar için
görmek öğrenmek için bazen zor da olsa, her şey insanlar için umut doğurmak için hayatla seviştim...Ne de güzel söylemiş.Hastalıklar da insanlara dair,acı da hüzün de şu lanet burun tıkanıklığı,geniz akıntısı,öksürük de!.Evet hastayım ve şuan yazacak başka bir şeyim yok;zaten bizim kızların da bir şeyler yazacağı yok ben iyiden günlük belledim burayı, yazacağım anasını satayım:)Bu yazıda hastayken yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenlerden bahsedeceğim.Önce birkaç tavsiye ile başlayalım.Bir kere hasta olmamak için yanınızda hasta biri varsa baya baya,yüzüne baka baka 'kusura bakma ama sen hastasın' diyerek uzaklaşın.Bırakın kırılsın ya sonucu böyle oluyor işte.Ben de Tuğçe'ye 'ayyy inanmıyorum sen hastasın defol git yanımdan 'diyemediğim için bu haldeyim aklınızda bulunsun.O evreyi çoktan geçtim ben hastayım yahu diyorsanız en iyi gelen şey Anne yemeği,sevgili şefkati.Ulan bende ikisi de yok diyorsanız telefon numaram:0555....acıdım size:)Şaka bir yana da ikisi de yoksa oturun ağlayın abi vallahi iyi gelir.Yalnızlık kötü şey vesselam:)Anneye naz geçer de naz çekecek sevgiliniz yoksa sallayın gitsin.Böyle günlerde sizi çekmeyecek adam bir gün olur da evlenirseniz yerde kıvransanız neyin var demez.Ama anne öyle mi sorgusuz sualsiz sizi seven tek varlık odur.Anne üzerimi ört,anne sıcak oldu aç,anne susadım,anne acıktım,anne perdeyi kapat,anne meyve soy...bla bla..Anne olmak dünyanın en büyük meziyeti.Düşünceli sevgili olmak kolay da düşünceli sevgili bulmak çok zor bu devirde:)Şuan mesela öyle bir durumdayım ki yanımda olsun,ona eziyet edene kadar hizmet ettireyim modundayım artık ne kadar hastayım,o kişiye karşı ne duygular içindeyim siz düşünün:)Bunlar yoksa ıhlamur var hem.Ihlamur var ya bin derde deva muhteşem bir şey.Aşk acısına,alkol sonrasına,kahvaltıya,hastalığa her yere uyar.Alın ıhlamuru,açın bir film oh mis.Gerek yok sevgiliye de anneye de.(ben öyle yapacağım birazdan)Peki yapılmaması gerekenler nelerdir:Bayanlar genelde müşkül durumlarda eski sevgiliye dadanırlar.Onlar aranmak ister,ilgi bekler uf bazen hem cinslerim çok sıkıcı olabiliyor kabul ediyorum.O yüzden lütfen hastayken eski sevgiliyi aramayın,eski sevgili sen de baktın kız hasta 'he canım he geçer yarına bir şeyin kalmaz'de de kız ümitlenmesin!Kızlar o adam size 'kıyamam hasta olmuş benim miniğim' demektense 'ay yazık lan beni hala unutamamış,oğlum benim o yüzden devamlı bir ilişkim olmuyor işte' diyecek haberiniz olsun.Bir diğer husus izlenecek filmler.Şimdi bayanlar zaten salya sümük durumdayken,hazır burun akıyorken ben bir Notebook ya da P.S.I love U patlatayım derler aman siz o hataya düşmeyin sonu fena oluyor.Göz şişliği+baş ağrısı ekleniyor,ağlaman da cabası.Böyle zamanlarda filmlerdense dizileri tavsiye ediyorum.Zaten ilaçların etkisiyle çok fazla odaklanamayacaksın ;aç dizini uyuduğun bölümü olmadı tekrar izlersin.Zorlamaya hiç gerek yok.İşe gitmeyip home office çalışıyorsan(benim gibi)iş çok kolay.Yapacak eminim ki zilyon tane işin var, aç birini oyalan.Ya bir dakika bu ülkede süper evlendirme programları var televizyonda,o da kesmediyse bugün ne giysem var,he o da olmazsa Müge Anlı falan aç içinde keşfedilmeyi bekleyenin Spector Gadget ortaya çıksın.Seç birini hadi saat kaç oldu bak.
Neyse Ya bunları bırakın da evde yalnız olmanın zevkini sürün.Hasta ya da sağlıkta süper bir şeydir....Acil şifalar Red Nose Guys.
23 Mart 2012 Cuma
Yollar Biter mi arkadaş?:)
Dünyadaki en özel,en güzel şeylerden biridir yolculuk yapmak.Kimine göre uzun bir otobüs yolculuğu,kimine göre uçsuz bucaksız ilerleyen tren rayları,kimine göre nereye neyle gittiği değil kiminle gidildiği önemli olan yolculuklar;aslında hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır.Yolculuklar insanlarda çok farklı düşünceler meydana getirir.Düşünceler derken belki de düşünmekten kaçınılan her türlü gürültü patırtı bir anda çıkagelir, misafir olur beyninizin en tatlı yerine.Mesela siz saçma salak camdan dışarı bakarken(bir eliniz çenenizde tabii) uzun zamandır haber almadığınız eski sevgiliniz bir anda belirir kafanızda.Acaba ne yapıyor?,sevgilisi varmış ya geçen gün facebook' da görmüştüm,kız da güzel değil de ne bulduysa........gibi gereksiz sorular sarar etrafınızı.Sonra toparlanırsın biraz, kendini kulağındaki ritme kaptırırsın.Bu sefer de aklına geçen gün tanıştığın çocuk gelir 'uff banane be ondan salak dersin'.En yanlış cümle işte.Bu cümle seni ele verir.Bu 'Yalnızım işte tamam mı.'demektir aslında.Sevgili,aşk-meşk işleri geçilir;sonra iş düşünülür.Lan pazartesiye de şunun raporu yetişecek,nasıl olacak ki,kime kastırtsam?diye normal günde aklına gelmeyen işe yaramaz bir sürü insanı düşünür durursun.İşi de geçersin annen ya da baban gelir aklına,biraz hastadır bilirsin kötü bir şeyi yoktur ama onsuz günler yaratırsın o salak beyninde,kurar kurar durursun.Daha fazla saçmalama ya diyerek önündeki ekrandan fi tarihinden kalma bir film seçer azcık kafa dağıtırsın ya da elinde telefonla doğmuşsun,yapışıkmışssınız gibi hareketler sergileyerek oyun falan oynarsın.He şanslı olanlar bunlardan vakit bulursa uyur,ki o şanslı grubunda genelde ben olmam.
Eskiden ne garipti yolculuklar..Özellikle kara yolu taşımacılığı çok fazla gelişti.Mesela önceden bu kadar konforu hayal gücümü zorlasam gene de düşünemezdim(şuan otobüsten internet erişimi sağlayıp bunları yazan biri olarak söylüyorum)Çok enteresan gelir bu bana ki önceden otobüslerde sigara içilirmiş.O ne kadar gereksiz bir şeydir Allah'ım.Bunun yanında bir de telefonlar kapatılırdı.Otobüse binmeden anne-baba,sevgili aranırdı,'Ben biniyorum merak etme ,ararım molada.Kontörüm yok çaldırırım.'cümleleri sık sık sarf edilirdi.Ama şimdi öyle mi?Şimdi açıyorsun bas bas bağıran o telefona sen de bağırarak cevap veriyorsun.Sidik yarıştırmaya gerek yok amca yani.Aklıma geldi de ikramlar da böyle değildi,bir çay,bir meyveli kek tamamdı.Öl geber açlıktan yapacak bir şey yoktu çünkü bilirdin ki ikramlar 1 kere yapılırdı.Ama şimdi sana kusana kadar ikram var.Müsriflik yahu parasını verdik diye nice top kek neyin çantaya atıldıktan sonra paramparça olup evde çöpe atılıyor biliyorum.
Geçmişten gelecekten değil de biraz da yolculuk arkadaşlıklarından bahsetmek lazım.Yanınıza şanslıysanız suskun,molalarda bile uyuyan biri denk gelir ama şanslı değilseniz kucağında bebekli bir abla ya da konuşkan-şişko bir teyze hep siz otobüse binmeden oturmuş cam kenarı koltuğu onun olmasa da onunmuş gibi takılır.Hani belki unutmuşsunuzdur biletinizin cam kenarı olduğunu diye düşünürler.Erkekler bu konuda şanslı tabi.Ne bebekli abla var ne şişko-geveze teyze.Ama tabi onların da kesin canlarını sıkan bambaşka amca ve abiler vardır.Bebekli abla pek konuşmaz,o çocuğuyla ilgilenir,tetiktedir kustu mu,ağlarsa ne olacak ık mık zart zurt uf Allah karşılaştırmasın.Konuşkan-şişko teyze en fenası ama orası net.Teyze çantasındaki poşetten kurabiye ikram ederek sinsi sinsi yaklaşır önce.-'Almaz mısın yavrum',-'Yok teyze sağ olun.'bu diyalog kesmez teyzeyi.-'Sıcak mı oldu ne bu klima nasıl açılıyor evladım?',bu da yetmez;-'Yolculuk nereye?'.Ah kahretsin geldik işte en boktan soruya of buradan sonra çıkışın yok işte.Alır teyze seni eline evirir çevirir, inene kadar eziyet.Kurtulma taktikleri basit.Kulaklığı takmak,kitap okumak falan ama amaca kitlenmiş bir teyzeyi hiçbir şey yıldıramaz.Aşk hayatını mutlaka öğrenmeli çünkü.O yüzden başta evli misiniz?,bekar mısınız?,sevgiliniz var mı?,ne zamandır var?,ciddi misiniz? gibi soruların cevaplarını başta o sormadan verin,kurtulun sonrası mis gibi uyku.
Şaka bir yana da şuan sayfalarca yazarım yolculuk anılarım üzerine ama yanımdaki teyze kıvranıyor belli bir şeyler soracak.Sorular da belli yazdık yukarda,e yazdıklarımın da bir kısmını(büyük bir kısım bahsettiğim) okudu,ben o sormadan onu kıvrandıran soruları cevaplayıp bu seyahatimi noktalandıracağım.Wish me luck!
Eskimeyenlerden Kim Kaldı?
Üsküdar'da yaşayanlar bilir acayip bir eskici-antikacı kültürü vardır bu semtte.Ağzımın suyu aka aka işe giderken geçiyorum önlerinden sabahları ama bir türlü kısmet olup içeriye girememiştim.Ta ki geçen pazara kadar.Pazar günü ne yapsak ne etsek diye düşünürken şimşekler çaktı bende ve o gün uzun zamandır kafamda olan Kerime Nadir serimi tamamlama isteğimi hatırladım.Kerime Nadir demişken bilmeyenlere biraz yazarı anlatayım.Kerime Nadir pek çok romanı sinemaya uyarlanmış, türk filmi klişeleri diye bildiğimiz pek çok öykünün kaynağı olan yazar. 1917 İstanbul doğumludur, romanlarında anlattığı köşkler, konaklar içinde, büyük bir ailede büyümüş, yazarlık yıllarını ise Maçka Palas'ta geçirmiştir.Döneminin çok okunan romancılarından biri olan Kerime Nadir, neden aşk romanları yazdığını bir röportajında şöyle açıklar:"Hayatta üzerime en fazla tesir eden ve beni yazmaya sevk eden amil, insanların aşk konusundaki vefasızlığı, egoizmi, anlayışsızlığı olmuştur."Daha çok romanları ile tanınan Kerime Nadir Azrak, sayıları kırka yaklaşan romanlar yazdı ve bu yazdığı bu romanların bir kısmı da film senaryosu haline getirildi ve sinemaya uyarlandı. Romanlarının konularını karşılık görmeyen veya kavuşamayan aşıklar teşkil eden Kerime Nadir, 1984’de 67 yaşında hayata gözlerini yumdu.Kitaplarından: Hıçkırık,Samanyolu,Funda,Aşka Tövbe gibi bir çoğu zamanının en iyi türk filmlerinden olurken bugun de dizi formatıyla ekranlara yansıtılmıştır.
Gelelim benim Kerime Nadir ile tanışma hikayeme.Doğup büyüdüğüm evde Ayşegül'ün macrelarında anlatılan gibi gizli bir çatı katı vardı.Orada kendimi gerçekten Ayşegül sanıp Halamların eski kıyafetlerini ve topuklu ayakkabılarını giyer oyunlar oynardım.Biraz büyüyünce ilgimi başka şeyler çekmeye başladı.Kitaplar...Sayfalarını açtığınızda bisküvi kokulu bir sürü kitap vardı orada.Hani elinizi dokundurduğunuzda yüzeylerindeki pürüzlerde yaşanmışlık olan,ilk sayfalarında bilmem neye sevgilerimle,doğum günün kutlu olsun yazanlardan,hatta sayfa aralarında gül kurutulanlardan.İçlerinden en çok ilgimi çeken Kerime Nadir olmuştu.Zaten Türk Filmlerine hasta olan biri olarak her kelimesinde,her anlattığı hikayede ben Türkan Şoray oldum ;o zaman platonik aşık olduğum çocuklar da Kadir İnanır.Ahh Ahh şimdi bile suratımda gereksiz bir gülümseme var.Kıssadan hisseye dostlar eskilerde kalanlar hoşunuza gidiyorsa,Türk Filmi izlemeyi seviyorsanız,insanların birbirine 'siz'diye hitap ettiği zamanlarda yolculuk yapmak istiyorsanız Kerime Nadir size göre.Yazıma Kerime Ablamızdan bir paragraf ile son veriyorum:"Vedat buz kesilmiş parmaklarıyla Fehiman'ın yanaklarından sızan yaşları sildi. 'Beni ne zamandan beri bu kadar seviyorsun?' diye sordu. Fehiman birdenbire genç adamın boynuna sarıldı. Vücudunun bütün ağırlığı onun şiddetle kalkıp inen göğsüne yüklenmişti."
22 Mart 2012 Perşembe
Huzur, Aramadığınız Her yerde.
Huzur nasıl da küçük anlarında gizlidir hayatın.Bazen küçücük bir çocuk gülümsemesinde,bazen yaşlı bir amcayı karşıdan karşıya geçirdiğinizde elinizde kalan sıcaklıkta,hatta bazen pazar sabahı aldığınız taze ekmek kokusunda,hatta ve hatta sevgilinin pamuk yanağının ortasındadır belki huzur bazen...Bu liste uzar durur,arkasına siz tebessüm ederken aklınıza gelenleri ekleyin artık.Ama daha önemlisi huzur aradığınızda yok olan,'huzuru arıyorum' diyenlerin hiç bulamadığı merettir.Hatayı burada yapıyoruz belki de işte kurcalama,koşturma peşinden az rahat bırak o sana eski sevgili gibi gelecektir zaten.İçim sıkılıyor,ay böğrüme öküz oturdu,lan ben bir fena oldum dediğiniz an hava gibi eksiktir işte huzur.Geri getirmek çok zor değil.Umutsuzluğa kapılmak,joy turk açıp sabahlara kadar melankoli yapmak onu geri getirmez.Git bir hava al arkadaşım,az denize bak umarsızca,git lolipop falan al ne bileyim o an uzun zamandır yapmadığın bir şeyi yap gerçekten kendini iyi hissedeceksin.Benden söylemesi..
21 Mart 2012 Çarşamba
Homeless olmak kaderiniz olmasın:)
Selam cicişler diye yazıma başlamak isterdim ama Elif'in soldan gelecek kroşesine engel olamamaktan korkuyorum.Şuan ultra sıkıcı bir denetimin içinde olmamıza rağmen burada kurduğumuz özerkliğin keyfini sürüyoruz.Çalışmak ne kadar da boktan birşey ya.İnsan bazen diyor ki ulan zengin koca bulsam o mağaza senin bu cafe benim dolaşsam,koca parasıyla derneklere yardım edip gazetelere poz versem,olmadı hayvan hakları için Taksim 'e çıksam bağırsam..........Bööööğğğhh bu ne lan.Siz insan mısınız af edersiniz.Buna ne zamandır hayat deniyor.Sen o pahalı kıyafetler,mücevherler içindeyken içinin ucuzluğunu kapatmış mı oluyorsun?Şöyle şu tipteki biriniz az karşıma gelse ya hı içimi döksem:)Neyse asıl konuya döneyim,globalleşen dünyada küçücük bir sorunmuş gibi gözükse de insanlığın acı dramı homeless lar.Aslında biz onlara Türkiye'de farklı isimlerle hitap ediyoruz ama yurtdışında Homeless onlar.Evsiz tayfası o kadar normal o kadar sizden ki aslında kimsenin umurlarında değiller.O orada içiyor,kusuyor,sevişiyor kimsenin ilgilendiği yok.Abi ne yapsınlar isimleriyle müsemma onlar Homeless-Evsiz:)Sen evde ne yapıyorsan onlar aynılarını sokakta yapmak zorunda.Bu arada fotoğraf tarafımca çekildi ve gördüğünüz üzere mekan Hollywood Highlands.Amca temiz pak beyazları da çekmiş,müslüman edasıyla uzanmış sere serpe sanki birazdan namaza gidecek bir hali var.Bir çoğumuz onlara acıyarak bakıyoruz ama belki de bizden daha şanslılar,bir yere,amaca,işe bağlı olmadan o gün ne yapmak istiyorlarsa yapıyorlar.Aslına bakarsanız benden,sizden daha özgürler.Başıma şöyle bir şey gelmişti sene 2009:)Ahh ahh dedem gibi oldum,San Francisco 'da homeless 'ın birine biraz uzun süre bakmış olacağım ki adamın saldırısına uğradım.Önce ayaklarıma tükürdü,siz turistler bizi rahatsız ediyorsunuz,evimizden defolun diye üzerime yürüdü.Korkmadım sebepsizce...Bugün bir dilenci abla ekmek parası diye üzerime çok gelse oturup ağlayacak olan ben o gün saatlerce adamın dediklerini düşündüm.Haklıydı,orası onun eviydi ve ben onu rahatsız etmiştim.Tıpkı evinizi gizliden izleyen,gık ses yapsanız kulağını duvara dayayan meraklı komşunuz gibi.Ben meraklı komşu olmuştum ama o gün bana çok şey öğretti.ELDE EDEMEDİĞİM VE BELKİ DE HİÇBİR ZAMAN ELDE EDEMEYECEĞİM ŞEY = ÖZGÜRLÜK........
12 Mart 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)