sosyopil
29 Mayıs 2012 Salı
O gider,Bu gider..Dostluk yanı başımızda kalırsın....
İnsan bazen hayatında değişiklik,yenilik değil de eskiler olsun ister.Mesela yeni aldığı elbisesini değil de,bir arkadaşının doğum gününde alıp da uzun zamandır giymediği bluzunu giymek ister.Bazen dostlar olmasa da yemek yedikleri restaurantın önünden geçip içlerinden birinin anlattığına uzun uzun güldüğünüz masada oturur şereflerine bir şeyler içersiniz.Bazen de onlar yoksa yerlerine başkalarını koymaya çalışırsınız.Başka arkadaşlıklar kurar;sağlam dostluklar edinirsiniz elbet ama hiç kimse hiç kimsenin yerini tutamaz biliriz.Arkadaşlık nedir bilir misiniz.Arkadaşlık cinsiyeti,uzaklığı,kim olduğu umurunuzda olmayan,bir yerdeki varlığından emin olduğunuz ve sadece hayatınızda olduğu için bundan keyif aldığınızdır,arkadaşlık hata yaptığında hem ağzına sıçıp hem de saçını okşayıp göz yaşlarını silebilmektir,senin yaptığının yanlış olduğunu bilse de ders alman için 'sen bilirsin' diyendir,ikiniz de aynı kıyafeti beğenirsiniz de kendine almayıp size aldıran peşinden de 'olsun lazım olunca ben senden alırım hem sana daha çok yakıştı' diyendir,sizin sorunlarınızı kendi sorunu edip sizin için annenizden sonra endişelenen varlıktır,pul koleksiyonu yapmak gibidir arkadaşlık...Önce bir kaç kişiyle başlar, sonra çoğalır ve en mükemmelini seçmeye başlayınca diğerleri değerini kaybeder.En değerlisini de bir gün kaybedince insan bu defteri kapatır,yanlız yaşamaya alıştırır kendini.Arkadaşlık bazen ölür,bazen hiç yok sandığınızda yanı başınızdadır.Her şarkı tutma oyununda mızıkçılık yapıp onun şarkısına sulandığınızda 'tamam bu da senin şarkın olsun sonraki benim olsun' diyendir.Arkadaşlık,dostluk paylaşmaktır.Alışveriştir bir nevi.Paylaştıkça sana seni anlatan,seni sen yapanlardır.10 yılda görüşmeseniz 1 gün buluştuğunuzda,o ilk kucaklaşmanın sıcaklığında herşey 10 yıl öncesine döner,her şey baştan anlatılır,saatler su olur,herkes gider ama o garip duygu varya o işte herşeye bedel sizde kalır.PAYLAŞMAK.Paylaşmak o kadar da zor olmasa gerek.Herkesin çok arkadaşı,dostu olması gerekmiyor ya da her iyi anlaştığınızla arkadaş,dost olun demiyorum.Sadece yanında mutlu olduğunuz,ondan güven duygularını biriktidiğiniz kişileri hayatınızda tutmaya özen gösterin.Onlar radikaldir sevecek kimsenin olmasa da sever sizi,sarılacak kimseniz olmasa da kocaman sarılır ama hepsinden çok dost matematikseldir...Sevinci çarpar,üzüntüyü böler,geçmişi çıkartır.Böyle birini bulmak zor,buldum diyorsanız ona sahip çıkın.Sizden beklediği karşılıksız bir gülüş ve sıcacık muhappetiniz.Arkadaşlık bulunmaz Nimet,hint kumaşı:)Yazımın sonunda sizinle bir hikaye paylaşmak istiyorum.Buyrun Effendim.
Bir hastanede ölümü bekleyen hastaların koğuşu, koğuşta bir oda, odada iki yatak, iki hasta. Birisi pencerenin önünde, öteki duvar dibinde. Yaşamlarının şu son döneminde pencere kenarındaki, sabahtan akşama pencereden bakıp, tüm gördüklerini duvar dibinde hiçbirşey görmeyen arkadaşına aktarır.
"Bugün deniz dünden daha durgun. Rüzgar hafif olmalı. Beyaz yelkenliler belli belirsiz ilerliyor... Park mı ? Park henüz tenha. Salıncakların ikisi dolu, ikisi boş" ya da "Geçen haftaki sevgililer yine geldiler. Eleleler, bir sıraya oturdular. Hep erkek anlatıyor kız dinliyor. Şimdi erkek kızın saçlarını okşuyor... Ne kadar da güzeller."
"Erguvanlar bugün çıldırmış, öyle bir çiçek açtı ki; etraf mordan geçilmiyor. Erikler desen gelinden farksız..."
"Eyvah miniklerden biri düştü. Annesi yetişti bağrına basıyor çocuğu.
Neyse çocuk sustu.
Gülüyor şimdi"...
"Öğrenciler mi ? Onlar yine kitaplarına dalmışlar... dur bakayım haa... simitçi geldi. İki simit alıp beşe paylaştırıp yiyorlar. Şimdi de çocuklara katıldılar uçurtma uçurtmaya... Uçurtma yükseliyor yükseliyor"...
"Hayır yelkenliler henüz görünmedi, ama martıların keyfi yerinde. Baloncu da erkenci. Mavi, mor, yeşil, kırmızı, turuncu kocaman balonları var..."
Hergün böyle sürüp giderken, her gördüğünü anlatırken ansızın, müthiş bir kriz geçirir pencere yanındaki..! Duvar dibindeki düğmeye bassa, doktor çağırabilir. Ve belki de yanındaki arkadaşını kurtarabilir. Ama... ama... arkadaşı ölürse, pencerenin yanı boşalacaktır. Ve duvar dibindeki düğmeye basmaz, doktor cağırmaz. Arkadaşı ölür. Ertesi sabah duvar dibindekinin yatağını pencerenin yanına taşırlar. Beklediği an gelmiştir. Yattığı yerden pencereden dışarı bakar. Pencerenin dibinde kapkara duvardan başka hiçbirşey yoktur.
12 Mayıs 2012 Cumartesi
Benim Salak Zevklerim var
merhaba Sevgili Piller.Bugün sizleri eskilere götüreceğim.Bakın ne buldum.Peçete Koleksiyonum.Ahh Ahh ne günlerdi.Ben sırf pecete toplayacağım diye annemle gittiğim günleri biliyorum.'Gün' durumu nedir ayrıca ya.Şuan bana komik gelen nadir şeylerden birisi.Bence ismi derhal değiştirilmeli.Anne olmazsa Babanneye tembih edilirdi unutmasın peçete diye.Ne hallere düşürmüşüm kendimi şuncacık şeyler için.Hele yurt dışına çıkacak biri varsa Allaaahh kaçmalıydı benden.Yakaladığıma peçete siparişi.Garip zevklerim var kabul ediyorum.Ama çok tatlı değiller mi baksanızaaa<3<3<3
23 Nisan 2012 Pazartesi
Sahibinden Acil Satılık 'Kalp'.
Sizce Aşk nedir?Hayatın en bezgin,en yorucu anı mı,Onu düşündüğünüzde midenize amansız saplanan bıçaklar mı,karşındaki sana bişeyler anlatırken sen onu düşünürsün de gözünden düşen engellenemeyen göz yaşı mı,aklınıza gelen orta okul ya da lisedeki ayarsız sevgileriniz mi,Sevgilinin çarpık bacaklarını sutun gibi görmek mi,Aşk acı mı mutluluk mu?Herkese göre türlü türlüdür aşk.Kimine göre en güzel kıyafetini giymiş,en güzel kokusunu sürmüş,saçlarını özenle taramış bir genç iken,kimine göre gördüğünde konuşmak istemediğin,yüzünü çevirdiğin,her baktığında milyon tane şey hatırlatıp ondan bakışları kaçırılan komşu mu?Dediğim gibi kişiden kişiye,zamandan zamana,şehirden şehre değişir aşk.Ben hayatımda hep çok sevdim,aslında birini sevmeyi sevdim sanırım.Sorgusuz sualsiz bağlanmak,onun yanında kendini anne-baba yanındaymış gibi rahat ve emin hissetmek bana aşktan daha çekici geldi hep.Çünkü Aşk bağlanmaktır,Aşk süründürür,olmayacağını bilsen de hep Olacak dedirtir Aşk,insana 'Asla yapmam' dediklerini yaptırır ya belki de bunlardan korktuğumdan bilmiyorum tam sebebini ama ben hiç Aşık olmadım,olamadım.Belki de Aşık olacak kadar açmadım kendimi birine.Pişman değilim bir gün bir yerlerde o kişi beni bekliyor biliyorum.Aceleye gerek yok,hani aşkın yaşı yoktu hı?:)Madem Aşkın yaşı mevzusu açıldı aklıma gelmişken değineyim.Eskiden Hatıra defterleri,anket defterleri falan vardı.Elimde şuanda Tarihi 1996'yı gösteren bir anket defteri var.Muhtemelen bir yılbaşı çekilişinde sınıf arkadaşlarımdan biri almıştı ya da doğum günü hediyelerinden biriydi tam hatırlamıyorum ama yazanlar gerçekten düşündürücü:)Yaşıtlarım o zamandan Aşık olmuş ya.'Hiç Aşık Oldunuz mu?' kısmına 'Onu gördüğümde Kalbim çok hızlı çarpıyor,bunun adı Aşk dedi Gözde' yazmış bir Arkadaşım:)Gözde'ye de bak sen bacak kadar boyuyla Aşık olmuş da bir de ismini vermeyeceğim arkadaşıma akıl veriyor.Lan daha ilkokul 3'e gidiyorsun ne Aşkı be :)Olmuş işte haspam ne yapsın.İlkokul ve Ortaokulda Aşk yok bence ya tamam birinden etkilenirsin falan da o Aşk değil yani,Eğer o zamankiler de Aşksa ben İlkokulda çok Aşık oldum yani:D Ortaokulda tam ergen bunalımlarındayken Platonik Aşklarımı ben bile unuttum,her hafta birinden hoşlanıp ona Aşık oldum sanırdım.Acele etmişim baya:D Lisede daha seçici oldum yani en azından her göz göze geldiğimden hoşlanmadım:D EEee büyüdük herhalde.Lise Son'da İlk defa birini hayatıma alabilirim artık dediğimde nereden bilecektim ki o Adamla yıllar yıllar beraber büyüyeceğimizi.Halbuki ben çok ısrar etmişti diye tamam bir çay içelim demiştim:D Kızlar kıssadan hisseye içinde ışık görmediğiniz bir ilişki bile hayatınıza mal olacak bir hikaye olabilir.Dikkatli olun.Bu yaşımda acıyla öğrendiğim diğer bir şey de NEDEN KÜÇÜCÜK BİR GERÇEĞİ BİLE ÖĞRENMEK İÇİN BUNCA YIL BEKLEDİĞİ İNSANIN?Cevap basit:HAYAT HER ŞEYİ BİR KEREDE ÖĞRETMİYOR çünkü.Hayat ders verirken en zayıf anımızı kolluyor bence ki bu hiç adil değil.İsyeeeaannnnn(Halil Sezai'yi saygısızca anıyorum)
İnsan Aşık olunca paylaşmak ister,bu Aşk mı değilse ne kardeşim diye adını koymak için can atar.Bunu tespit edecek en iyi kişi Aşık olduğuna inandığınız arkadaşınızdır.Bence bu doğru bir şey değil.Aşkınızı herkesle paylaşmak zorunda değilsiniz,herkesle konuşmayın yani.Ben hayatımda bu hatayı yaptım sanırım.Aşk siyaset gibidir,Aşk dini görüş gibidir çünkü;herkesle konuşulmaz,tartışılmaz unutmayın.
Bazen de düşünüyorum da insanların Koskoca şehirlerde koşturacak o kadar çok şeyi,düşünecek onca derdi tasası varken Aşık olmak çok lüks gibi geliyor bana.'Of şimdi ben o adamla beraber olsam kesin aşık olurum','sonra o benden ayrılır ya da ben ondan ayrılırım canım yanar','ilişki içinde neden aramadın yok neredeydin falan hiç kasmaya gerek yok ben bulaşmayayım bu işe'.....deniyor bence bunlar,hatta normal bile karşılarım ben tam içindeyken bu anlattığım hayatın.Aşka üşeniyor insan şaka gibi.Aşkı da geçtim çoğu zaman Hayata üşeniyoruz,yaşamaktan üşeniyoruz.Ne yazık ne acı ya..Bazıları da vardır Aşk da Aşk diye delirmiştir.O kadar belli ki ne istediği,O AŞK 'ı değil kendine AŞIK edecek birini ister.Ne kadar güzel;aşık ettin karşındakini ne olacak şimdi sen Aşık değilsin ama...Hayatta her şey karşılıklı,Aşk da öyle.Karşılık yoksa nasıl aşk bu dersin ki.Bu bencil davranışla mutlu değil huzursuz olursun hayatın boyunca.Başka bir konuya geçelim.Mesela bir ilişkiyi bitirmek..Neden bir ilişkiye son verilir ki?İstekler,arzular,hayaller bambaşka olmuştur tabi akla gelen ilk şeyler bunlar.Ya da artık sevmiyordur seni.Halbuki sen köpek gibi seviyorsun 'Nasıl yani ya,bu imkansız'dersin.Bazen de Eyvallah bitmesi şarttı zaten deyip sessizce köşene çekilirsin.Ama bir de sebepsiz olanlar vardır ki bahaneleri en can yakan onlardır işte.Sevdim sandım,o sen sandım,sen benim hayatıma girmeyi hak etmeyecek kadar temizsin.Bla bla..Gereksiz milyon tane bahane sıralarım ben buraya.İlişki biter sonra bitiren 'O' 'ŞEYE' ad koyulur.İlişki bitmeden ismini koyamayacak kadar korkak davranırız çünkü.Sonra biter acı,tuzlu,ekşi,kokusuz,renksiz ve sessiz günler başlar...Önce yüreği fark eder insanın bittiğini,pek kelimeler araya girsin istemez.Sonra gün gelir konuşmak ister ama karşısında kimse bulamaz.Zaman geçmiştir,başka insanlar gelmiştir ama Aşk geçmemiştir.Konuşulacak bir şeyler kaldıysa acele edin,paylaşmak Aşkın %80'idir.AŞK PAYLAŞMAKTIR demişken; Aşk ne değildir bilir misiniz.Aşk köşe bucak öpmek,koklamak,el ele tutuşmak,hep onla vakit geçirmek istemek,gün içinde aklına gelmese de o yastığa başını koyduğunda aklına gelen,bir şarkıda,kokuda aklına gelen değildir.Aşk hiç aklından çıkmayan,her cümleni ona atfettiğin,çayının her yudumunda,her sabah güneşinde,yanında hiç olmasa da hep yanındaymış gibi hissettiğindir.Aşk saygıdır,aşk iyi geceler öpücüğünü uzun tutmaktır,yanında uyurken kolun uyuşsa da o uyanır diye kolunu kıpırdatmamaktır,o seviyor diye nefret ettiğin aşk filmine ikilemeden gitmektir,erkekliğe sığmasa da ona balon almaktır,ayakkabısının bağı çözüldüğünde eğilip bağlamaktır,mizahtır aşk,evinde kendi düzenini oluşturmasına gık çıkarmamaktır,aşk diş macununun ortadan sıkılması sizi sinir etse de yüzünüzde tebessüme sebep olmasıdır,başım ağrıyor dediğinde neyi var diye düşünmekten ilaç iç demeyi unutmaktır,aşk evin anahtarından bir kopya daha yaptırmak,en sevdiğiniz kupayı sizin olduğunu söylemeden bak bunu kullan diyerek ona vermektir,aşk kabullenmektir,keşiftir dünyanın en güzel duygularına,konuşmadan anlaşılmak,teslimiyet ve sizi bir yerlerde bekleyen Kaderdir Aşk.Cemal Süreya'nın dediği gibi 'Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni. Biraz heyecan, biraz da salıncağı 'başkası kapacak' korkusu işte.'Saygılar....
10 Nisan 2012 Salı
Dişi Yakarış
Pek sevgili dostlarım, sizlere mühim haberlerim var. Çok tehlikeli bir hastalığa yakalandım. Üzülmeyin metanetli olun, dua edin benim için bol bol. Hastalığımın ismini pek bileceğinizi sanmıyorum ama yine de genel kültür olsun, eş dost akraba ortamlarında benim de bir arkadaşım o hastalıga yakalanmıştı deyip cık cıklayıp bilgiçlikle kafanızı sallamanız için söylüyorum; YURTDIŞINA ÇIKMAZSA ÖLÜCEK hastalığına yakalandım. Erken teşhis edildi, doktorlar metanetimi korumamı ve bir an önce sakin, okaynus kıyısı bir İngiliz kasabasına yerleşmemi salık verdiler. Ailem ise bu durumun şoku içerisinde hastalığımı kabullenmemekte inatçılar. Hatta böle uydurma durumlarla komik durumlara düştüğümü söylüyor ve içlerindeki acıya rağmen hastalıkların en büyük ilaçı mutluluktur tezinden yola çıkarak bana gül gül ölüyorlar. Tabi annem her anne gibi metanetini sürekli koruyamıyor. Geçen onu tavana bakarak ağlarken gördüm, her ne kadar o göz damlası damlattığını söylesede biliyorum ki o yaşlar elim hastalığımaydı. Gerçi bi ara kardeşcağızım da dayanamadı. Odasında sinir krizi vari birşeyler geçirdi, eminim kulaklığını kedilerin dört parçaya ayırması sadece olayın ört pası için bana söylenmiş bir pembe yalandı. Durum böyleyken böyle işte. Şimdi sayılı günlerimi vadeli mevduatlar, repolar, MDV (böğğğ beni bu hastalığa o mal MDV ler sürükledi zaten), şüpheliler ile cebelleşerek geçiriyorum. Sizden isteğim bu süreçte yanımda olmanız, kah ruhen kah bedenen kah maddiyaten :)(pişkin sırıtış). Hem sizin, yıllardır Cerrahpaşa Hastanesi önünde hasta arkadaşı için kurşun kalem satan, tahminlerime göre 25 yaşında olduğu halde hala lise ögrenciliğinde giydiği üniformayla destekleyen kızdan ne eksiğiniz var. Bakın ne güzel erken teşhis edilmiş bir hastalığım var, ben 2 yıla kadar dayanırım daha, cebelleşirim bu hastalığa yenilmem. Gelin el birliğiyle kurtaralım beni bu amansız hastalığın pençesinden, şu ay parçası suratımın ışığı sönmesin. Her ay atın kenara 20 lira. 2 yıla kadar biriktiririz en temizinden 10 bin TL. Hatta altına yatırırız 15 bin eder o.. Tek görüp görebildiğim yurt dışı İngiltere olduğundan oraya gideyim diyorum. Gitmişken kurslara falan da giderim, kendimi geliştiririm boş durmam. 9 ay bilemedin 1 yıla kalmaz gürbüzcene dönerim yurda. Siz de beni havaalanından karşılarsınız. Çiçekler, çelenkler, güler çoşar eğleniriz falan:))))))Nası içiniz biraz acıdı mı? Etceniz mi yardım heaaa……
3 Nisan 2012 Salı
Yaşayamamışlıklardan Yaşayamamışlık Seç de İzleyelim.
Günler günleri kovalıyor, günler günleri aynen tekrarlıyor.Yoruluyorlar.Yaşamaktan değil,yaşayamamaktan yoruluyorlar...demiş Elif Şafak Aşk isimli kitabında.Nasıl derin nasıl içten bir kitaptır ki eski sevgiliye her seferinde geri dönmek gibiydi o kitaba her zor anımda uzanıp fosforladığım cümlelerini tekrar okumak. Bazen insan her şeye yeniden başlayabilsem,sıfırdan tertemiz sayfalar açsam kendime diyor da yine aynı şeyleri yapacağına öyle emin ki,yerinde saymayı tercih ediyor.Ne yaparsa yapsın insan kendinden kaçamıyor işte.Bir gün özeleştiri yapıyorsunuz şunu bunu yapmayacağım diyorsunuz da kaçınız sözünde duruyor.Arkadaş ben şunu bilirim insan neyi yapmak istemiyorsa onu yapıyor hayatında.Ne acı ki yaptığı işten nefret edip,evde eşe dosta dert yanıp her gün aynı masaya oturan da biziz.Hanginiz yeter ya diyip elindeki hale hazır işi bırakıp hayallerinin peşinden koştu?İstisnalar tabi ki var ama kaçınız elindeki son para ile bir yelken alıp denize açıldı ya da kaçınız elinde fotograf makinanızla sözsüz hikayeler yazdınız.Günler günleri aynen tekrarlıyor kısmı burası işte.Bir çoğumuz buna dur demeyecek sonunda günler yaşanmışlıktan değil yaşayamamışlıktan yorulacak.Hayatta yapmak isteyip de yapamadığım ne çok şey var düşünüyorum da.Mesela ben ana okulda dansçı olmak istiyordum olmadı sonra ilkokulda balerin olacaktım bir anda sporcu oldum gitti narin vücut gitti hayaller,orta okulda ergenlik buhranlarında keman çalmak istedim olmadı,lisede avukat olmak istiyordum o da hayal oldu ben de maliyeci olayım dedim hayaller bombok oldu işte.Şimdi şu yazdığım son cümleye bakıyorum da hayatta hiç istediğim kişi olmamışım ki ben.Yazıyı bitireyim istifamı verip sessiz ege kasabalarından birine taşınacağım.Söz!!!Sadece sosyal yaşantıda değil ilişkilerde de pişmanız hep.Hep bir yaşayamamışlık var .Senelerce uzaktan ilişki yürütürsünüz az dön de bir arkana bak ne yaşadınız.Beraber ağladınız mı,beraber ağaçtan meyve topladınız evde reçel yaptınız mı,sen tatile çıktığında çiçeklerine o baktı mı,ya da arabaya atlayıp kafanıza göre 1 hafta orda burada bir yaşam yaşadınız mı.Onu geçtim birini çok tanımak istersin onla olabilir dersin,her gün görürsün de tanıyamazsın.Birini tanırsın da tanıdım sanırsın.Bu sefer oldu bu adamla çok eğleniyorum hem bayan ruhundan da anlıyor dersin de bu sefer de sarışındır sen esmer seversin olmaz!(insan bahane bulmak isteyince buluyor işte)İlişkileri de geçelim aileye gelelim.Senelerdir uzakta yaşıyorsundur.İlk başlarda bu bambaşka bir duygudur da sonraları yalnızlığında boğulursun.Onlar da olsa ne güzel olurdu o yavan kahvaltı.Babam bayılır dağ çileğine,annem olsa ne de güzel yapardı bu yemeği gibi cümleler sarar etrafını.Yemeği yersin de oturur mideye bir kere.Özleniyor işte her şey yanlızken.Onlarla yaşayamamak da yoruyor bazen.Şuan düşünüyorum da onlardan ayrıldığımda daha 18 yaşımdaydım, bir gün evleneceğim başka bir hayatı yaşarken yine onlarsız olacağım.Al sana bir yaşayamamışlık daha.Of o kadar korkuyorum ki daha fazla devam etmeyeceğim yazıya.Daha fazla yaşayamamışlık kaldıramayacak bu bünye.İbret olsun işte size.Bugün söylemesi gerekenleri söylemeyenler, yarın üzülmemelidirler ya da dün söylenmesi gerekenleri söylemeyen bugün üzülmemelidir.Hal bu ki insanı insan yapan yaptığı tercihlerdir;nasıl başladığı değil nasıl bitirdiğidir.
26 Mart 2012 Pazartesi
HASTAsıyız!
Her şey insanlar için demiş Şebnem Ferah bir şarkısında olduğu gibi.Devamını da şöyle getirmiş:her şey insanlar için
görmek öğrenmek için bazen zor da olsa, her şey insanlar için umut doğurmak için hayatla seviştim...Ne de güzel söylemiş.Hastalıklar da insanlara dair,acı da hüzün de şu lanet burun tıkanıklığı,geniz akıntısı,öksürük de!.Evet hastayım ve şuan yazacak başka bir şeyim yok;zaten bizim kızların da bir şeyler yazacağı yok ben iyiden günlük belledim burayı, yazacağım anasını satayım:)Bu yazıda hastayken yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenlerden bahsedeceğim.Önce birkaç tavsiye ile başlayalım.Bir kere hasta olmamak için yanınızda hasta biri varsa baya baya,yüzüne baka baka 'kusura bakma ama sen hastasın' diyerek uzaklaşın.Bırakın kırılsın ya sonucu böyle oluyor işte.Ben de Tuğçe'ye 'ayyy inanmıyorum sen hastasın defol git yanımdan 'diyemediğim için bu haldeyim aklınızda bulunsun.O evreyi çoktan geçtim ben hastayım yahu diyorsanız en iyi gelen şey Anne yemeği,sevgili şefkati.Ulan bende ikisi de yok diyorsanız telefon numaram:0555....acıdım size:)Şaka bir yana da ikisi de yoksa oturun ağlayın abi vallahi iyi gelir.Yalnızlık kötü şey vesselam:)Anneye naz geçer de naz çekecek sevgiliniz yoksa sallayın gitsin.Böyle günlerde sizi çekmeyecek adam bir gün olur da evlenirseniz yerde kıvransanız neyin var demez.Ama anne öyle mi sorgusuz sualsiz sizi seven tek varlık odur.Anne üzerimi ört,anne sıcak oldu aç,anne susadım,anne acıktım,anne perdeyi kapat,anne meyve soy...bla bla..Anne olmak dünyanın en büyük meziyeti.Düşünceli sevgili olmak kolay da düşünceli sevgili bulmak çok zor bu devirde:)Şuan mesela öyle bir durumdayım ki yanımda olsun,ona eziyet edene kadar hizmet ettireyim modundayım artık ne kadar hastayım,o kişiye karşı ne duygular içindeyim siz düşünün:)Bunlar yoksa ıhlamur var hem.Ihlamur var ya bin derde deva muhteşem bir şey.Aşk acısına,alkol sonrasına,kahvaltıya,hastalığa her yere uyar.Alın ıhlamuru,açın bir film oh mis.Gerek yok sevgiliye de anneye de.(ben öyle yapacağım birazdan)Peki yapılmaması gerekenler nelerdir:Bayanlar genelde müşkül durumlarda eski sevgiliye dadanırlar.Onlar aranmak ister,ilgi bekler uf bazen hem cinslerim çok sıkıcı olabiliyor kabul ediyorum.O yüzden lütfen hastayken eski sevgiliyi aramayın,eski sevgili sen de baktın kız hasta 'he canım he geçer yarına bir şeyin kalmaz'de de kız ümitlenmesin!Kızlar o adam size 'kıyamam hasta olmuş benim miniğim' demektense 'ay yazık lan beni hala unutamamış,oğlum benim o yüzden devamlı bir ilişkim olmuyor işte' diyecek haberiniz olsun.Bir diğer husus izlenecek filmler.Şimdi bayanlar zaten salya sümük durumdayken,hazır burun akıyorken ben bir Notebook ya da P.S.I love U patlatayım derler aman siz o hataya düşmeyin sonu fena oluyor.Göz şişliği+baş ağrısı ekleniyor,ağlaman da cabası.Böyle zamanlarda filmlerdense dizileri tavsiye ediyorum.Zaten ilaçların etkisiyle çok fazla odaklanamayacaksın ;aç dizini uyuduğun bölümü olmadı tekrar izlersin.Zorlamaya hiç gerek yok.İşe gitmeyip home office çalışıyorsan(benim gibi)iş çok kolay.Yapacak eminim ki zilyon tane işin var, aç birini oyalan.Ya bir dakika bu ülkede süper evlendirme programları var televizyonda,o da kesmediyse bugün ne giysem var,he o da olmazsa Müge Anlı falan aç içinde keşfedilmeyi bekleyenin Spector Gadget ortaya çıksın.Seç birini hadi saat kaç oldu bak.
Neyse Ya bunları bırakın da evde yalnız olmanın zevkini sürün.Hasta ya da sağlıkta süper bir şeydir....Acil şifalar Red Nose Guys.
23 Mart 2012 Cuma
Yollar Biter mi arkadaş?:)
Dünyadaki en özel,en güzel şeylerden biridir yolculuk yapmak.Kimine göre uzun bir otobüs yolculuğu,kimine göre uçsuz bucaksız ilerleyen tren rayları,kimine göre nereye neyle gittiği değil kiminle gidildiği önemli olan yolculuklar;aslında hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır.Yolculuklar insanlarda çok farklı düşünceler meydana getirir.Düşünceler derken belki de düşünmekten kaçınılan her türlü gürültü patırtı bir anda çıkagelir, misafir olur beyninizin en tatlı yerine.Mesela siz saçma salak camdan dışarı bakarken(bir eliniz çenenizde tabii) uzun zamandır haber almadığınız eski sevgiliniz bir anda belirir kafanızda.Acaba ne yapıyor?,sevgilisi varmış ya geçen gün facebook' da görmüştüm,kız da güzel değil de ne bulduysa........gibi gereksiz sorular sarar etrafınızı.Sonra toparlanırsın biraz, kendini kulağındaki ritme kaptırırsın.Bu sefer de aklına geçen gün tanıştığın çocuk gelir 'uff banane be ondan salak dersin'.En yanlış cümle işte.Bu cümle seni ele verir.Bu 'Yalnızım işte tamam mı.'demektir aslında.Sevgili,aşk-meşk işleri geçilir;sonra iş düşünülür.Lan pazartesiye de şunun raporu yetişecek,nasıl olacak ki,kime kastırtsam?diye normal günde aklına gelmeyen işe yaramaz bir sürü insanı düşünür durursun.İşi de geçersin annen ya da baban gelir aklına,biraz hastadır bilirsin kötü bir şeyi yoktur ama onsuz günler yaratırsın o salak beyninde,kurar kurar durursun.Daha fazla saçmalama ya diyerek önündeki ekrandan fi tarihinden kalma bir film seçer azcık kafa dağıtırsın ya da elinde telefonla doğmuşsun,yapışıkmışssınız gibi hareketler sergileyerek oyun falan oynarsın.He şanslı olanlar bunlardan vakit bulursa uyur,ki o şanslı grubunda genelde ben olmam.
Eskiden ne garipti yolculuklar..Özellikle kara yolu taşımacılığı çok fazla gelişti.Mesela önceden bu kadar konforu hayal gücümü zorlasam gene de düşünemezdim(şuan otobüsten internet erişimi sağlayıp bunları yazan biri olarak söylüyorum)Çok enteresan gelir bu bana ki önceden otobüslerde sigara içilirmiş.O ne kadar gereksiz bir şeydir Allah'ım.Bunun yanında bir de telefonlar kapatılırdı.Otobüse binmeden anne-baba,sevgili aranırdı,'Ben biniyorum merak etme ,ararım molada.Kontörüm yok çaldırırım.'cümleleri sık sık sarf edilirdi.Ama şimdi öyle mi?Şimdi açıyorsun bas bas bağıran o telefona sen de bağırarak cevap veriyorsun.Sidik yarıştırmaya gerek yok amca yani.Aklıma geldi de ikramlar da böyle değildi,bir çay,bir meyveli kek tamamdı.Öl geber açlıktan yapacak bir şey yoktu çünkü bilirdin ki ikramlar 1 kere yapılırdı.Ama şimdi sana kusana kadar ikram var.Müsriflik yahu parasını verdik diye nice top kek neyin çantaya atıldıktan sonra paramparça olup evde çöpe atılıyor biliyorum.
Geçmişten gelecekten değil de biraz da yolculuk arkadaşlıklarından bahsetmek lazım.Yanınıza şanslıysanız suskun,molalarda bile uyuyan biri denk gelir ama şanslı değilseniz kucağında bebekli bir abla ya da konuşkan-şişko bir teyze hep siz otobüse binmeden oturmuş cam kenarı koltuğu onun olmasa da onunmuş gibi takılır.Hani belki unutmuşsunuzdur biletinizin cam kenarı olduğunu diye düşünürler.Erkekler bu konuda şanslı tabi.Ne bebekli abla var ne şişko-geveze teyze.Ama tabi onların da kesin canlarını sıkan bambaşka amca ve abiler vardır.Bebekli abla pek konuşmaz,o çocuğuyla ilgilenir,tetiktedir kustu mu,ağlarsa ne olacak ık mık zart zurt uf Allah karşılaştırmasın.Konuşkan-şişko teyze en fenası ama orası net.Teyze çantasındaki poşetten kurabiye ikram ederek sinsi sinsi yaklaşır önce.-'Almaz mısın yavrum',-'Yok teyze sağ olun.'bu diyalog kesmez teyzeyi.-'Sıcak mı oldu ne bu klima nasıl açılıyor evladım?',bu da yetmez;-'Yolculuk nereye?'.Ah kahretsin geldik işte en boktan soruya of buradan sonra çıkışın yok işte.Alır teyze seni eline evirir çevirir, inene kadar eziyet.Kurtulma taktikleri basit.Kulaklığı takmak,kitap okumak falan ama amaca kitlenmiş bir teyzeyi hiçbir şey yıldıramaz.Aşk hayatını mutlaka öğrenmeli çünkü.O yüzden başta evli misiniz?,bekar mısınız?,sevgiliniz var mı?,ne zamandır var?,ciddi misiniz? gibi soruların cevaplarını başta o sormadan verin,kurtulun sonrası mis gibi uyku.
Şaka bir yana da şuan sayfalarca yazarım yolculuk anılarım üzerine ama yanımdaki teyze kıvranıyor belli bir şeyler soracak.Sorular da belli yazdık yukarda,e yazdıklarımın da bir kısmını(büyük bir kısım bahsettiğim) okudu,ben o sormadan onu kıvrandıran soruları cevaplayıp bu seyahatimi noktalandıracağım.Wish me luck!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)